224kablo
Köşe Yazıları

ZİRVE HAYAL DEĞİL

Dünyanın tüm gelişmiş bölgelerinde genel, geçerli bir kuraldır. Bir sıkıntıyı gidermek için üç aşamalı bir çözüm planı gerekir.
Sıkıntının kaynağını tespit ederek kabul etmek, sıkıntının giderilmesi için en makul çözüm yollarından ilerlemek ve son aşamada çözüme yaklaşıldığında tekrar etmemesi için gerekli tedbirleri almaktır.
Teknolojinin yüksek ivme kazandığı son 25-30 yılda ülkemiz yüksek teknolojik üretim konusunda potansiyelini beklediğimiz seviyede geliştiremedi.
Bu durum ithalata dayalı bir ekonomi sistemini beraberinde getirdiğinden, dövize dayalı maliyetler bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde enflasyonu ve ranta dayalı sermaye yapısını arttırdı.
Bunun en somut örneğini sektörümüzün lokomotifi konutların, üretimden gelen karlılığın yerini alarak bir yatırım aracı olarak baş köşeye çıkmasıyla açıklayabiliriz.
Buna bir de global ve lokal nedenler sonucunda maliyetlerin kur kaynaklı kontrolsüzce artması eklenince üreticinin yeni yatırımlara yönelme iştahının azaldığını söyleyebiliriz.
Kurun sürdürülebilir seviyede olması ise dışa bağlı ekonomide oldukça önemli bir konu. Sorunun kabul edilmesi ve ekonomik güven ortamının tesis edilmesi ile maliyetlerin stabil hale geleceğini tahmin ediyoruz ama sadece kurla enflasyonun beraber gerilemesi de kısa zamanda mümkün değil. Ancak dünyanın tüm gelişmiş ekonomilerinde gelirin üretim ve ihracata dayalı olduğunu hepimiz biliyoruz. Ekonomik modelin elbette inşaat sektörünün konumu korunarak farklı cephelerle zenginleştirilmesi ve ihracata yönelik nitelikli ürünlerin payının artışı orta vadede ülkemizi hedeflediğimiz gelişmiş batı ekonomilerinde sürdürülebilir bir konuma elbette ulaştırır. Genel bir kaide olarak üretici kısa süren karlılık yerine devamlılık arz eden ve yatırım planına imkan tanıyan bir ortamda büyür ve ülkemizin ekonomisini büyütür. Böylece sürümden kazanan Uzakdoğu ekonomik modelleri yerine marka değeri olan, rekabetçi üretim yapan ve ihraç eden Türkiye’mizi inanın hem iç hem de dış pazarda bir cazibe merkezi haline birlikte getiririz. Tüketim değeri yüksek batı pazarlarının başta lojistik konumu kaynaklı tercih nedeni olacak Türkiye’nin güçlü insan kaynağı ve üretim konusundaki yıllara dayalı deneyimiyle hala önünde büyük fırsatlar vardır.
Diğer yandan halkın ve haliyle bizlerin son dönemdeki ortak gündemi olan seçim kapıya geldi dayandı. Burada bir spor müsabakası duygusallığından uzaklaşarak ve yurttaşlarımızın tercihlere saygı duyarak seçim sonrası dönemin üretim ve ticari yapılanmasını zaman geçirmeden birlikte güçlendirmek mecburiyetindeyiz. Eğer hızla harekete geçersek;
6 ay içinde ekonomik güven ortamını sağlarız,
1 yıl içinde üreticilerin ilave yatırım ve ihracata hız verdiğini gözlemleriz,
2-3 yıl içinde ise refahın toplumun tüm bileşenlerine adil yayılmaya başlamasıyla yabancı yatırımcı ile sıcak paranın geldiğini ve sektörümüzün önde gelen tüm şirketlerinin bilançolarını büyüteceğini hep beraber görürüz. Velhasıl çok uzak olmayan bu aşamaya geldikten sonra kalıcı ve sürdürülebilir büyüyen bir ülkenin 20 yılı aşkın süredir üretim ve ticaret hayatına katkı sunmaya çalışan bir parçası olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki,
 Söz konusu Türkiye ise, zirve hayal değildir…