224kablo
Köşe Yazıları

YAP YA DA YAPMA! DENEMEK YOK!

(YODA, Star wars)

İnsan zihni “deneme” fikri ile yola çıktığında, olasılıkları hesap etmeye başlıyor. Kaybetme kazanma hesapları üzerinden bir cesaret sınavına hazırlanıyor. Bu süreç içinde ya riski göze alamayıp vazgeçiyor ya da zihnin ürettiği korkulardan ötürü enerjisini yitiriyor. “Yap ya da yapma!” sözü, fikirle eylem arasına ‘düşünce ’koymamayı içeriyor. Yapanlar zihin engel koymadan akışa giriyor, süreci yaşamaya başlıyorlar. Özetle, Yap ya da yapma! Sözü denemeyi yüceltmiyor, doğrudan eyleme geçmeyi yönlendiriyor. Ş. Yücebıyık

Zaman algımız çok değişti, denemek yerine yapmalıyız. Oyunu artık farklı oynamalıyız.24 saat çalışan bir dünyayla karşı karşıyayız. Biz uyurken değişiyor dünya. Artık kurumlarımızda farklı fikirlerin yeşerecekleri iklimler yaratmalıyız. Berrak zihinlere, farklı perspektiflere ihtiyacımız var. Bu oranda gelişip farklılaşacağız.

Harekete geçmeye çok müsait bir yazılımız yok. Düşünüp durmaktan başka ne yapıyoruz ki. Ne kadar çok mazeret üretiyoruz. Çenemizi kapatıp, söylenmeyi bırakıp artık yapmalıyız. Koşulların müsait olmasını beklemek asalakça bir yaklaşım. Çünkü o koşullar asla mükemmel olmayacak. Mükemmel olmak için başlamak zorundayız. Tüm fikirlerimiz denemek üzerine kurulu, Elimizin tersiyle tuttuğumuzun adına “denemek” dediğimiz şeyden, kurtulmalıyız. Denemek karmaşanın başıdır. Yap Boz’un diğer adı denemektir. Denemek eyleme geçmeyi köreltir.

Dikkat edin ilahi sistemde deneme yanılma yoktur. Bir şey olur ya da olmaz. Ya yapılır ya da yapılmaz.

Bir şeyi yapmak o kadar zordur ki keskin bir irade, net bir tavır lazımdır. Millet olarak onun içindir ki hemen hemen her şeyi deneme yanılma yöntemiyle yapmayı tercih ederiz. Hiçbir konuda net bir fikrimiz olmadığı için tek çıkış kapımız neredeyse denemektir. Sonuç olarak deneme tahtasına döner koca hayatımız.

Dağlarda bazen yürürken geçtiğimiz köylerin kahvehanelerine uğrar, köy kahvesinde çayımızı içer, köylüyle sohbet ederiz. Gene böyle bir günde eski bir köy kahvesine oturup çaylarımızı söyledik. Arkadaşlarla kahvedeki insanlarla sohbet ederken, gözüm giriş kapısına yakın oturan ihtiyara ilişti. Hemen kalkıp yanına bir tabure çekip usulca oturdum. Gözlerini bir noktaya dikmiş sanki hayatının muhasebesini yapıyordu. Amca dedim, iyi misin? Gözlerini hafifçe aralayıp, iyiyim evlat dedi. Sağlığın nasıl amca dedim, eh işte evlat dedi. Tekrar başını yolun karşısında oynayan kedi yavrularına çevirip, sessizce, “insanlar çok şey bildiklerini söylerler” dedi. Amca o kadar içten söylemişti ki, ne kadar sessiz söylerse söylesin, ben o kelimeleri duyacaktım. Bana tekrar dönüp yerinden doğruldu, göz kapaklarını gücünün yettiği kadar açıp, hayatını ziyan etme, “YAP” evlat dedi. Soru sorma, endişelenme, yorum yapma, yalnızcaYAP” dedi. Eğer benim gibi olmak istemiyorsan git “YAP” dedi. Neler yaşamıştı orasını hiç merak etmedim ama, ihtiyar belki de dünyanın en büyük sırrını vermişti bana

Son söz...

Hayatın her alanında sorulması gereken soru,” Ne elde ettik değil?” Değil,” Ne yaptık?” tır.
                                                                                                                                                  Thomas Carlyle

Sağlıkla ve neşeyle kalın.