224kablo
Köşe Yazıları

TÜKETİM SARMALI

Herkese merhabalar…
Çağımızın en büyük problemlerinden biri tüketim çılgınlığı ve bununda başlıca nedeni doyumsuzluk. Ne kadar çok şeye sahip olursak o kadar mutlu oluruz diye zannediyoruz. Çoğu zamanda sahip olduklarımız yeterli gelmiyor. Bununda sonucu olarak, aşırı yemek yiyor, çok alışveriş yapıyor ve hep daha fazlasını istiyoruz.
Toplum olarak tüketim sarmalının içinde hipnoz olmuş gibiyiz. İhtiyacımız olmayan o kadar çok şey alıyoruz ki farkında bile değiliz.
Diderot etkisini duyanlarınız mutlaka olmuştur. Bu kavram tüketim sarmalının dünyadaki en iyi örneklerinden biridir.
18. yüzyılın aydınlanma çağı düşünürlerinden Fransız yazar ve filozof Denis Diderot ’un borç içinde olduğunu duyan Rus İmparatoriçesi Büyük Katerina Diderot ’nun kütüphanesini satın alıp 25 yıllık maaşını da peşin ödeyerek onu zor durumdan kurtarır.
 Maddi durumu düzelen Diderot’a bir arkadaşı çok şık bir kadife sabahlık hediye eder. Giydiği yeni sabahlığın verdiği keyifle çalışma masasına oturan Diderot bu eski masanın yeni ve gösterişli sabahlığına hiç uymadığını fark eder. Aldığı yüklü miktar paranın verdiği rahatlıkla yeni bir çalışma masası alır. Ancak bu kez yerdeki eski halı, sabahlığına ve masasına yakışmamaktadır. Yeni bir halı alır. Bu şekilde eski resimlerini, koltuğunu, duvar halısını, sandalyelerini derken evindeki her şeyi tamamen yeniler. Sonunda bütün parası biter ve yine borçlanır. Ancak o zaman aklı başına gelir ve kendisini nasıl bir tüketim çılgınlığına kaptırdığını anlattığı “Eski sabahlığım için pişmanlık” adlı bir yazı yazar. 
Bilinçli bir alışveriş düşüncesi ile yapılmayan ve ihtiyaç olmadığı halde alınan şeyleri açıklayan bu tüketim sarmalından bahseden ilk kişi olduğu için anlattığı kavrama “Diderot etkisi” denmektedir. Tek bir elbisenin giderek domino etkisiyle kendini nasıl bir alışveriş girdabına soktuğunu kendi kaleminden dinleyelim.
“Neden saklamadım onu sanki? O bana alışmıştı, bende ona. Vücudumun bütün kıvrımlarını sarıyordu. Diğeri kaskatı ve kolalı, beni hantal gösteriyor. Oysa eskisi tüm ihtiyaçlarımı karşılıyordu. Tozlanan kitapları eteği ile silebiliyordum. Üzerindeki çizgiler, Edebiyatı, yazarı çalışan adamı anlatırdı. Oysa şimdi işe yaramaz bir zengin adam havası geldi üzerime. Kimse kim olduğumu bilmiyor. Onun içindeyken sakarlık etmekten korkmazdım. Eski sabahlığımın mutfak efendisiyken, yenisinin kölesi oldum. Saygı ve hayranlık duyduğum şu kıymetli giysiye lanet olsun. Nerde benim o eski, alelade kumaştan, mütevazi, rahat çaputum? 
Dostlarım, eski dostlarınızı muhafaza ediniz. Dostlarım, varsıllığın size dokunmasından sakınınız. Benim durumum size ibret olsun. Yoksulluğun kendine has özgürlükleri vardır, zenginliğin ’de engelleri. Hepsi bu değil dostlarım, lüksün tahribatına, sürekli artan lüksün neticelerine bakın. Eski sabahlığım, etrafımdaki diğer döküntülerle uyum içindeydi. Hasır bir sandalye, tahta bir masa, birkaç kitabı taşıyan eski bir kitaplık, çerçevesiz isli birkaç gravür, bu gravürlerin arasında havaya kalkmış birkaç sıva parçası. Bütün bunlar eski sabahlığımla ahenkliydi. Şimdi her şey bozuldu, uyum, birlik ve güzellik yok oldu”.
Kendi hayatımızı düşündüğümüzde bizim de ne kadar çok Diderot etkisinde kaldığımız gün gibi ortada. Yeni pantolonumuza uyum sağlaması için ona uygun tişörtler, gömlekler, kemerler, ayakkabılar alan bizler değil miyiz? “salonu yeniledim, çok modern görünüyor, şimdi sırada demode yatak odam var.” gibi cümleleri günlük hayatımızda sık sık duymuyor ya da kullanmıyor muyuz? En iyi evi, arabayı, telefonu alsak bile 3 gün sonra sıkılıyoruz. Alıyoruz, alıyoruz, hep alıyoruz. Sonsuz bir döngü içindeyiz vesselam. 
Ve son söz…
Emin olun ki, yeter demeyi öğrenip daha az aldıkça ve daha çok verdikçe, çok daha mutlu olacağız…
Kısa bir not: 4M Elektrik öncülüğünde ’ki gazetemizin 2.yaş gününü kutlar, sektörümüze kattığı ve bundan sonra katacağı her şey için teşekkür ederiz…