224kablo
Köşe Yazıları

TAŞLAR YOKSA KÖPRÜ DE YOKTUR

Sultanahmet denince bir çoğumuzun aklına köfte veya turistik mekanlar gelir, ama zannederim çok azımız bilir ki Halide Edip Adıvar’ın memleketimizin zor günlerinde milletimize ışık olmak için yüzbinlerce kişiye ilham veren konuşmasını yaptığı meydandır. Mesela bugünlerde İstiklal caddesinde ünlü yabancı kahve markalarının merkezi haline gelen tarihi Narmanlı Han’da, bilenimiz olur mu Ahmet Hamdi Tanpınar’ın kiracı olduğu odasında eserlerini zorlukla yazdığını. Veya kaçımız hatırlarız bugün modern bir metronun durağı olan Sirkeci Gar’ının bir zamanlar Almanya’ya giden Türk işçilerinin yeni hayatının başlangıcı olduğunu…

Daha da eskilere gidelim. Ünlü gezgin Marco Polo, bir gün karşılaştığı Büyük Moğol imparatoru Kubilay Han’a tek tek her taşıyla bir köprüyü anlatır. “Köprüyü taşıyan taş hangisi?” diye sorar Kubilay Han. “Köprüyü taşıyan şu taş ya da bu taş değil, taşların oluşturduğu kemerin yaptığı kavis” der Marco Polo. Kubilay Han sessiz kalır bir süre, düşünür. Sonra sinirli bir şekilde sorar: “Neden taşları anlatıp duruyorsun bana? Beni ilgilendiren tek şey var, o da köprü.” Marco Polo sakince cevap verir: “Taşlar yoksa köprü de yoktur.”

Yani demem o ki sevgili Volt Gazetesi okurları, taşların ve taşlardan yapılmış mekanların kendi başına hiçbir anlamı yoktur. Bir yerin herhangi bir yapı olmaktan çıkması ve “mekan” olması için içinde yaşanmışlıklar, işimize ve hayatımıza değer katmış olması gerekir.

Ne alakası var demeyin sakın, çok alakası var. İş dünyamızın çoğunluğuna göre günümüzde, para ile şirket büyüklüğünün çarpımı eşittir piyasadaki kuvvetinizdir. Ancak belirli bir aşamadan sonra gerçek kuvvet, sosyal saygınlık, dostluk ve ekip çalışmasından gelen uyumla tam bir büyüklük haline gelir.

Dolayısıyla bugün elektrik sektörümüzün önemli markaları ticari başarıları kadar, piyasadaki doğru ilişkiler ve birlikte çalıştıkları iş ortaklarının, yani en makul taşların oluşturduğu kavis üzerinde büyümüşlerdir. Öyle ki geçmişte adı bilinmeyen birçok firma küçük ve zorluklar içindeyken dönemi iyi okuyarak, doğru tercihlerle zirveye tırmanmıştır. Bugün sektörümüzdeki saygıdeğer şirketlerinin tarihine baktığınızda emin olun bu gerçeği göreceksiniz. Diğer taraftan doğru stratejiyi belirleyemeyen veya bir diğer deyişle aradaki taşları kasten veya kazayla çeken büyük-küçük fark etmez birçok şirket ise maalesef ya bulunduğu pazar payını büyük ölçüde kaybetmiş ya da ticari faaliyetleri sona ererek yok olmuştur.

Seçim sonrasında ortaya çıkacak ekonomik tablonun sektörümüzü zorlayacağını ve sektöre yön verenler olarak dikkatli kararlar almak zorunda kalacağımızı önceki yazımda siz değerli okuyucularla paylaşmıştım. Son dönemde piyasalardaki iniş-çıkışlar ve nakit paraya ulaşma tarafında zorlukların bir süre daha devam edeceğini söylemek için zannediyorum kahin olmaya gerek yok. Bu geçiş döneminde hepimiz şirketlerimizin tüm fonksiyonlarını verimli kullanacağız ama sadece bu yetmeyecek. İç taraf kadar müşterilerimiz veya tedarikçilerimizi takip etmek bu dönemde ticari faaliyetlerimizin istikrarı için temel koşul haline geldi. Velhasıl şirketlerimiz geleceğe güvenle devam edecekse, bu yolculuk sağlam kemerler üzerinde ilerlemek zorundadır. Taşı eksik kemerlerden vazgeçerek, gerekiyorsa yolu uzatarak yeni ve sağlam köprüler üzerinde ilerlemek kalıcı olmamızın koşuludur. Yukarıda da ifade ettiğim üzere Taşlar yoksa köprü de yoktur…

Volt gazetesi vasıtasıyla ulaştığım tüm değerli dostlarımızın geçmiş Kurban Bayramı’nı bu vesile ile bir kez daha tebrik eder, Temmuz ayının yakıcı sıcaklığına rağmen tüm sektörümüze ferahlık ve mutlu gelişmeler getirmesini dilerim.