224kablo
Köşe Yazıları

SADECE KENDİN OL, BAŞARACAKSIN TÜRKİYE

Sene 1945… 2. Dünya savaşı sona ermiş ve Almanya’nın mağlubiyeti sonrası diktatör lider Adolf Hitler intihar etmişti. Yıllarca süren bombardıman Almanya’da sanayiyi neredeyse bitme noktasına getirmişti.
6 yıl boyunca milyonlarca insanın yaşamına mal olan, haritaların değiştiği savaşların ardından bir Alman kentinde çekilmiş alttaki fotoğrafı sizlerle paylaşmak istedim.
Konunun sosyolojik ve tarihsel tarafı ile ilgili sayısız kitap yazıldı ancak ben size Almanya’nın günümüzün en büyük sanayi devlerinden biri olma rolüne uzanan başarı hikayesini anlatırken, Türkiye için hala fırsatların elimizde olduğunu anlatmaya çalışacağım.

Son zamanlarda iş dünyasında paylaşılan bir kıssadan hisse, durumu çok basit bir şekilde özetliyor.

Bir Alman ekonomi profesörünün kızı bebek arabası almak için araştırma yapar.
Alacağı ürün Almanya'da 700 Euro iken internette bulduğu Çin malı muadili ise 250 Euro'dur.
Kız babasına bu ikilemde ne yapması gerektiğini sorar. Babası demokrat bir Avrupalı olgunluğuyla tercihi kızına bırakır.
Kız gider Alman malı arabayı 700 Euro'ya alır. Babası neden pahalı seçeneği tercih ettiğini sorar.
Kızının yanıtı tarihe not düşecek kadar önemlidir.
Eğer Çin malını alsaydım;
O para dışarı gidecekti.
Alman ürünü satılmayınca fabrikalar işçi çıkaracaktı.
İşsiz insanlar harcama yapamayacakları için devletin vergi geliri düşecekti. 
Devletin geliri düştüğü için çocuklar iyi bir eğitim alamayacaktı.
Güvenliğini sağlamakta finansal sorunlar yaşayacaktı. 
Yeterli sağlık hizmeti veremeyecekti.
Ben Alman malı almakla çocuğum ve ülkemin geleceğini tercih ettim derken; Baba da hikayenin sonunda gururlanır ve kızını tebrik eder.

Değerli Volt gazetesi okurları. Bu köşede görüşlerini ifade eden tüm değerli yazar arkadaşlarımızla birlikte aynı ekmeği paylaştığımız ülkemiz ve özellikle sektörümüz için doğruları söylemek gibi hayati bir misyonumuz var.
Bu misyon ülkemizin adım adım ileri giderken paylaşacağımız mutluluğun payının büyümesinden başka bir şey değildir.

Aylardır yaklaşan ekonomik türbülansın ve alınması gereken tedbirlerin reçetesini önceki aylarda birçok defa tekrarladım.
Zaman zaman olumsuz eleştiriler de gelmesine karşın doğru yerde durmanın huzurunu taşıdığımı ifade etmek istiyorum.
Bugün geldiğimiz noktada dövizin hızlı tırmanışı, ilave vergiler ve toplumun genel ekonomik buhranı sonrasında ortaya çıkan olumsuz tabloda biz sektör bileşenlerine büyük görevler düştüğünü ısrarla ifade ediyorum.
Yukarıda paylaştığım enkaz fotoğrafı ve bir Alman kadının alışveriş tercihi sonrası ortaya çıkan sonuçtan çıkacaktır ki:
Başarının kaynağı, ulusal sermayenin azimle çalışması ve ünvanların atama ile değil bilginin ve becerinin hakim olduğu bir sistemin sonucudur.

Türkiye artık kendi öz sermayesiyle, kendi şirketleriyle, kendi insan kaynağıyla, kendi emeğiyle ve özellikle kendi bilgi birikimi ile ayağa kalkabilir.
Günümüzün küresel ekonomik modelinin ötesinde marjinal kopuşlardan elbette söz etmiyorum.
Ancak bu ülkenin kendi elleriyle kurup büyüttüğü şirketlerin ülke ekonomisindeki yeri büyüdükçe, dışa bağımlılığın azalacağı ve toplumsal ekonominin güçleneceği zannederim hepimizin ortak düşüncesidir.
Almanya’nın geldiği noktaya sadece 20-25 yıl gibi bir sürede geldiğini biliyorsak, ulusal bir kalkınma hamlesi için muhtaç olduğumuz kudretin Anadolu'da bacası tüten Türk şirketlerinde olduğunu hatırlamamız kafidir.
Yakın bir dostumun kısa bir süre önce şahsıma verdiği bir tavsiyeyi bugün sektörümüz ve ülkemiz için yazmanın çok yerinde olduğunu düşündüm.

Sadece kendin ol, başaracaksın Türkiye…