224kablo
Köşe Yazıları

PANİK YOK UMUT VAR

Hayatta başarı için, sükunetini koruyabilmenin yanı sıra rasyonel düşünmek ve adil davranmak olmazsa olmaz kurallardandır.
Bu temel kurallar, 14 Mayıs seçimlerine hazırlanan ülkemiz ve sektörümüzü temsil eden biz yöneticiler için bir kat daha önem kazandı.
Sizler bu yazıyı okurken tahmin ediyorum ki Cumhurbaşkanlığı seçimlerine 1 ay civarında bire süre kalacak. Gündemin bu kadar yoğun bir şekilde değiştiği coğrafyada her gelişmenin sektörümüze olan etkilerini görmemek mümkün değil. Dolayısıyla her büyük gelişmenin ardından değişen konjonktüre uygun davranış geliştirmek, toplumun her katmanı gibi biz elektrik sektörüne yön verenleri için de önemlidir.
Günlük hayatı üretim, ticaret, kar ve zarar dengesi üzerinden yorumlayan bizlerin, toplumdaki gelişmeleri doğru okumak ve piyasalarımızda dengelerin bozulmaması için gerekli öngörülere sahip olmak gibi görevleri de vardır.

  • Öncelikle kendi kullandığımız dilin ve şirketlerimiz dahilinde görev yapan tüm ekibimizin iletişim süreçlerinde daha hassas olması gerekiyor. Siyasi liderlerin yaklaşımları ne olursa olsun toplumun hiçbir bölümü karşıtlık nedeniyle, fikri dahi olsa çatışmaya girmemelidir. Özellikle sosyal medya vasıtasıyla daha şeffaf bir dönem yaşadığımız için bireysel ve kurumsal paylaşımlarımızın karşıt görüşlü yurttaşlarımızı olumsuz etkilememesi konusunda bir kat daha dikkatli olmamız gerekiyor. Unutulmamalıdır ki sürdürülebilirlik sadece iş süreçlerimizdeki bir tanım değil, toplumsal barış ve birlikte yaşamın da temelidir.
  • Uzun bir aradan sonra seçim ekonomisine giren ülkemizde periyodu sıklaşan asgari ücret artışları ve insan kaynağını doğrudan etkileyen EYT gibi enstrümanlar nedeniyle hızlı değişen işletme giderlerini doğru analiz etmek zorundayız. Buna küresel piyasaların da etkisiyle kur kaynaklı maliyet farklarını eklediğimizde mali akışı anlık olarak takip etmenin önemini de zannederim ki hepimiz takdir ederiz. Zira önümüzdeki dönemde tıpkı üretici ve ithalatçı fiyat listelerimiz gibi, ücret değişimlerinin de yılın çeyrek bazında ele alınmasını sıklıkla göreceğimizi öngörüyorum.

l Ekonomi yönetimimiz halen reel faizlerle bankalar arasında kur farkı nedeniyle işletmelere kredi kullanımını zaruri kılan bir ekonomik modelle yola devam ediyor. Ve biz piyasa aktörlerini de bu yönde davranmaya konumlandırıyor. Ancak diğer taraftan yıllar arasında ortaya çıkan finansal yük nedeniyle maliyetleri doğru okumak ve karlılığın işletmelerimiz için muazzam bir önem kazandığını kavramamız gerekiyor. Önümüzdeki dönemin karlılığı doğru yöneten firmaların yılları olacağını rahatlıkla söyleyebiliriz ve vadeye dayalı satış modellerinin mümkün olan en kısa zamanda terk edilmesi hususunda kollektif bir anlayış geliştirmemiz gerektiği kanısındayım.

  • l Dijitalleşme global etkiyle ülkemizde de hızını arttırarak sektörümüze katkı sunmaya devam edecek. Bu ortamda dijital dönüşüme direnç gösteren veya ayak uyduramayan şirketlerin büyük bir tehdit altında olduğunu üzülerek belirtmem gerekiyor. Çünkü özellikle her fırsatta vurguladığım maliyetlerin yoğun değiştiği bu tip dönemlerde geleneksel raporlama yöntemleri ile 40 yıldır doğru yönetilen süreçler yanlış hale gelebilir. Ancak her dönüşüm sürecinde olduğu gibi dijitalleşmenin de ülkemizin lokal değerlerine ve kurumların kültürleri ile çelişmeden yumuşak bir geçişle yönetilmesinin de olası krizlerin önüne geçeceğini düşünüyorum.

Aylık ekonomik değerlendirmemde ise; yukarıda belirttiğim yaklaşımlara ilaveten geçmişte benzeri yaşanmamış risklerin her zaman ilave tehditleri ortaya çıkarabileceğini son 2 yılda öğrendiğimizi hatırlatmak istiyorum. Çünkü her olumsuz gelişmeden çıkardığımız dersler şirketlerimizin yaşam döngüsünde belirleyici olacaktır. Devlet kurumlarımızın ve şirketlerimizin, nitelikli emeği ve insanı merkeze alması gereken yaklaşımlarının önümüzdeki dönemde ciddiyetini fark edeceğimizi düşünüyorum. Gücünü tüketimden değil üretimden alan bir toplumda, elektrik sektörümüzde düşük ekonomik değerli üretim yerine markalaşma odaklı bir tedarik yapısını benimseyen şirketlerimizin sayısının artarak ülkemizin geleceğine yön vereceği aşikardır. Ekonomik göstergelerdeki kısa vadeli negatif verilerin karamsarlık yaratmadan seçim sonrasında yukarı yönlü iyimser bir havayla ortadan kalkacağına inanıyorum.
Çünkü ülkemizin kodlarında nefret yoktur dayanışma vardır, ayrışma yoktur birleşme vardır, dolayısıyla hiçbir zaman panik yoktur ama her daim yeni umutlar vardır…
İçinde bulunduğumuz Ramazan ayının ülkemize ve halkımıza bereket getirmesini diliyor, yaklaşan baharın tüm sektörümüzü ve değerli Volt okuyucularını yeni başarılara taşımasını temenni ediyorum.