1977 yılında İngiltere’de yayın yapan The Economist dergisi tarafından bir makale yayınlandı. Makale içeriğindeki ifadesi genel bir ekonomik tanımla literatürde yerini Hollanda Sendromu olarak buluyordu.
1960’larda Hollanda’da ulaşılan yeni yer altı zenginlikleri (doğalgaz, petrol vb.) ülke ekonomisinde ani bir zenginleşme ve para bolluğu olanağı yaratmıştı. Meydana gelen bu likidite ile ülke ekonomisinde kaynakların kullanımı bu aşamadan sonra sermayeyi geleneksel olarak kullanılan alanlardan yeni alanlara doğru yöneltmiş ve ülke ekonomisini üretim gücü bakımından geriletmiş, toplam üretimi azaltmıştı. Dünya genelinde artan ham petrol ve türevlerinin fiyatları da bu süreci hızlandırmıştır.
Gelen ani zenginlik, nakit bolluğu, görece güçlü yerel para ve artan ithalat imkanları ve buna nazaran üretim faktörlerine yönelik azalan yatırımlar ve güçlü para etkisiyle azalan ihracat odağı ülkede ekonomik krize neden olan bir süreci meydana getirmişti.
Ülkemizde son yıllarda ekonomide meydana gelen olumlu hava, özelleştirmeler, düşük kur seyri, gayrimenkul sektöründeki ivmelenme doğal bir rezerv olmasa da nakit sermaye girişleriyle ekonomik canlılığı artırmıştı. Gelişen bankacılık ve finansal piyasalar bu derinliğin etkisiyle ülke ekonomisinin hızla büyümesine de olağan bir katkı sağladılar. Bir bakış açısına göre ülkeye giren işçi dövizleri, kolay sendikasyon ve şirket kredileri, belki artan turizm gelirleri de sıcak parayı fonlamış oldu.
Bu süreçte, işletmelerimizin ekonomiden aldıkları pay krediler ve artan likidite lehine artarken, kolay ulaşılır bol para karşılığında üretim, ar-ge, eğitim ve kalkınma lehine aynı gelişim gösterilemedi. Kolay para yaşam biçimlerini geliştirip, gayrimenkul yatırımlarını ve olası fiyatları şişirirken, ülkenin gayrisafi milli hasıla içindeki pay hızla üretimden tüketim, inşaat sektörü odağı ve sabit yatırımlara yöneldi.
Hane halkının da kolay ulaşılır para ile benzer alanlarda harcamalar yapmayı tercih ettiği bir dönem yaşandı. “Ben çok çektim çocuğum çekmesin” derken kilosu 1 tl olan karpuzdan 7-8 ton karşılığında alınan aynı hanede birkaç tane akıllı cihazlarımız, elektronik eşyalarımız oluştu.
Maaşımın ne kadarını tasarruf etmeliyim! sorusuna yanıtımız %10- %15’i iken, birçok vatandaşımız sorunun yanıtını uygulamaya geçilemiyordu. Tasarruf eğilimimiz artmazken bu duruma rağmen maaşımızın onlarca misli değerindeki araçları krediler ile fonladık.
Elbette her gelişimi bir sorun olarak değerlendiremeyiz. Lakin serbest girişimin de engellenemeyeceği bilinciyle birlikte Avrupa’daki örneklerini de inceleyerek, muhasebecinin dişçinin müteahhitlik yapması, aynı sokağa dört market açılması, her köşe başına hesapsız kitapsız hızlı tüketim gıda dükkanlarının açılması gibi örneklerdeki girişimler belirli şartlara bağlanabilir.
Güçlü işletmelerin ve üretime dayalı tesislerin yaratılması için teşvik ve desteklerin ihmal edilmemesi. Üretim yöntemlerinde geleneksel güçlü alanların korunarak, tekstil, tarım turizm gibi alanlarda marka ve bilinirliğe odaklanılması. Rekabet alanlarının fiyat rekabetinden uzaklaştırılarak katma değerli alanlara taşınması önem taşımaktadır.
Yeni üretim yöntemlerinde ise daha çok fikri mülkiyet, patent, know-how içeren alanlara odaklanılması; yazılım, uzay, havacılık vb. alanlarda da farkındalığın hızla artırılması önem taşıyacaktır.
hakan@bbsyonetim.com