224kablo
Sektörel

HAYAT, FUTBOLA FENA HALDE BENZER…

Uruguaylı yazar Eduardo Galeano, “Gölgede ve Güneşte Futbol” kitabında şöyle tarif etmiş bir golcüyü: “Havadan mı indiği, yoksa yerden mi bittiği beli olmayan bir kaplan birdenbire ortaya çıkıp şimşek gibi şutlar attıktan sonra adeta buhar olup uçuyordu. Kafesinde sıkışıp kalan kaleci de göz açıp kapayıncaya kadar golü ağlarda buluyordu. O her pozisyonda, ister havada ister yerde olsun rahatlıkla gol atabilen bir futbolcuydu.” Galeano’nun anlattığı bu futbolcu uzun yıllar Barcelona ve Brezilya milli takımında oynayan Romario’dan başkası değil. Yaşı yetenler anımsayacaktır, 1994 Dünya Kupası’nda turnuvanın en iyisi seçilmişti Romario. Brezilya futbolunun unutulmaz golcüsünü, futbola ve sektörümüzün bayram ve yaz tatilleri nedeniyle ‘’Sezona ara verdiğimiz’’ bu günlerde hatırlatmak istedim.

90’lı yıllardan 2000’lerin başlarına kadar geçen dönem benim gibi 40’lı yaşlardaki sporseverler için adeta bir vaha gibiydi. Romario’nun dışında, Maradona, Mathaeus, Baggio ve hatta kariyerinin son dönemlerinde Galatasaray’da forma giyen Hagi’yi izlediğimiz bu yılların en önemli özelliği saydığımız bu oyuncuların sahayı yöneten ve oyuna renk veren ustalar olduğunu sanıyorum hepimiz söyleyebiliriz. Ülkemizde Hagi dışında Alex de Souza, Anelka ve Eto gibi yıldızları izleyen bizlerin son senelerde birkaç istisna dışında vasat oyuncuları ve takımları izlemeye mahkum kalması ise hepimizde ‘’Nerede o eski günler’’ sözlerini sık sık söyletir hale geldi. Elbette genç ve değerli oyuncular halen var ancak, liderlik ve yıldız olmak için önlerinde kanıtlamaları gereken uzun mesafeler olduğu kanaatindeyim.

Futboldaki bu durumun sektörümüz için de benzerlikler taşıdığını geçtiğimiz günlerde elektrik piyasasında herkesin telefonunda yıllarca çalıştığı aynı şirketin ünvanıyla kayıtlı duayen isimlerinden biriyle yaptığım sohbette de anladım. Yeni jenerasyonda sahaya hakim ve takım arkadaşlarını büyük bir enerjiyle yönlendiren ustaların ve enerjisi yüksek yıldız çalışanların artık yeterince yetişmediğine hemfikir olduk.  Bu konunun farklı nedenleri olabilir elbet ancak, liderliğin doğuştan gelen mi yoksa sonradan kazanılan özelliklerle edinilebilecek bir rol olup olmadığı halen hem spor hem de iş dünyasında tartışılan bir konu.

 Bu sorunun yanıtı her ne olursa olsun, yetenek ve çalışmadan bağımsız bir liderliğin mümkün olmadığını her alanda hepimiz görebiliyoruz. Günümüzde sayıları azalan Usta’ların yerine yenilerinin gelebilmesi her alanda olduğu gibi Elektrik sektörü için de büyük bir ihtiyaç. Zira iş hayatında başarı kadar, keyif alarak çalışan ve çevresine verdiği enerjiyle nitelikli bir iş yaşamı vaat eden genç bireylerin sayısının artması hepimizin yararınadır.

2000’li yıllardan futboldan ve hayattan bahsederken, tam yirmi üç sene önce vizyona girmiş olan yönetmenliğini Serdar Akar'ın yaptığı Dar Alanda Kısa Paslaşmalar filmini unutmak olmaz. Film boyunca yerel yıldızlardan oluşan bir takımın dar imkanlar içinde dahi olsa başarıya mutlaka ulaşacağı mesajı veriliyor. Filmin son sahnesinde ise mahallenin çocuklarına idman yaptıran Erkan Can'ın şu sözleriyle anlatması ise hepimiz için ders niteliğindedir: "Hayat, futbola fena halde benzer. Futbol, şahsi beceri gerektirir.’’

Yaz ayları nedeniyle ara verdiğimiz keyifli futbolu ve iş hayatındaki yüksek performanslı günleri yeni sezonda yeniden görmek üzere, tüm Volt Gazetesi okurlarına sağlık, mutluluk ve esenlikler dilerim.