224kablo
Köşe Yazıları

‘HAREKET UMUTSUZLUĞUN PANZEHİRİDİR.’

Bir kurbağa sürüsü ormanda yürürken, içlerinden ikisi bir çukura düştü. Diğer bütün kurbağalar çukurun etrafında toplandılar. Çukur bir hayli derindi ve arkadaşlarının zıplayıp dışarı çıkması mümkün gözükmüyordu.
Yukarıdaki kurbağalar, boşuna çabalamamalarını söylediler arkadaşlarına:
-Çukur çok derin. Dışarı çıkmanız imkânsız!
Ancak, çukura düşen kurbağalar onların söylediklerine aldırmayıp çukurdan çıkmak için mücadeleye devam ettiler. Yukarıdakiler ise hala boşuna çırpınıp durmamalarını, ölümün onlar için kurtuluş olduğunu söylüyorlardı. 
Sonunda kurbağalardan birisi söylenenlerden etkilendi ve mücadeleyi bıraktı. Diğeri ise çabalamaya devam etti. Yukarıdakiler de çırpınıp durarak daha çok acı çektiğini söylemeyi sürdürdüler.
Ne var ki, çukurdaki kurbağa son bir hamle daha yaptı, bu kez daha yükseğe sıçramayı başardı ve çukurdan çıktı.
İşin perde arkası başkaydı… Çünkü bu kurbağa sağırdı. O yüzden, arkadaşlarının sözlerine kulak asmamıştı…
Sözler virüs gibidir. Açıkçası yukarıdaki hikayeden çıkardığım sonuç bu. Siz izin verdiğiniz sürece virüs sizi içten içe bitirecektir. Yüreğinizdeki umudu çalmalarına asla izin vermeyin. Hızlı bir değişimin olduğu zamanlarda her şey çok olumsuzdur. Herkes çok kaygılıdır. Herkes etrafta gerçek bir korku halinde geleceğin ne getireceği hakkında hiçbir fikri olmadan konuşur.
Çalkantılı zamanlarda küçük sağır kurbağa gibi dedikodu yapmadan, yakınmadan, kınamadan ve söylenen umutsuz sözlere kulak asmadan, korkmadan, harekete geçerek zor zamanlardan kurtulabiliriz.  
Riske atın her şeyi! Artık diğerlerinin fikirlerini, seslerini daha fazla önemsemeyin. Dünya üzerinde sizin için en zor olan şeyi yapın. Kendiniz için hareket edin. Gerçeklerle yüzleşin. 
Hiç şüpheniz olmasın ki her gerileme, yanında büyük bir fırsatı da beraberinde getirir. Her lanete karşılık gelen bir de kutsama vardır. Görünüşteki her hata sana öyle hediyeler ve öyle çıkış yolları sunar ki, eğer gözlerin ve cesaretin varsa seni önceki yaşadığın zorluklardan çok daha büyük başarılara taşır. Etraf yeterince kararırsa yıldızları görürsün. Her zorluk yanında bir de rahatlık taşır. Ve ölen her büyük hayalin yerine daha iyi bir tanesi yeşerir.
Her birimiz, yaşamış olduğumuz hayatın büyük kısmını, kendimiz etkileriz.
Hepimiz duymuşuzdur, İnsan ölürken hayatı bir film şeridi gibi geçermiş gözlerinin önünden. En çokta pişmanlıklarımız gözümüzün önünden geçermiş. Tamam öyleyse asıl soru şu: 
“Bizde mi bu pişmanlıkları ölürken yaşayacağız?”
Muhtemelen yaşayacağımız on pişmanlığı aşağıda özetlemeye çalıştım. 
Yaşamını anlatması gereken harika şarkıyı; içinden sessizce söyleyerek ölürsün.
İçinde bulunan, büyük işler başarmanı ve büyük başarılar elde etmeni sağlayacak doğal gücünü, tecrübe etmeden ölürsün.
Hiç kimseye örnek olup ilham vermediğini fark ederek ölürsün.
Hayatında hiçbir zaman cesaret gerektiren bir risk almadığını ve bu yüzden başarılar elde edemediğini fark etmenin acısıyla ölürsün.
Sıradan biri olmak zorunda olduğun yalanına boyun eğdiğin için bir şeylerde ustalık elde etme fırsatını kaçırdığını anlayarak ölürsün.
Herhangi bir zorluğu zafere ve kurşunu altına dönüştürme becerisine sahip olamamanın hayal kırıklığıyla ölürsün.
Çalışmanın sadece kendinden çok, başkalarına yardımcı olmak anlamına geldiğini unuttuğun için pişmanlık duyarak ölürsün.
Gerçekten yaşamak istediğin hayatı değil de toplumun yönlendirmeleri nedeniyle istediğin hayatı yaşamış olduğunu fark ederek ölürsün.
Sahip olduğun kapasiteye ve ortaya çıkarman gereken dehaya hiçbir zaman dokunmadığını fark ederek ölürsün.
Bir lider olabileceğini ve bulduğundan daha iyi bir dünya bırakabileceğini keşfederek anlarsın fakat çok korktuğun için görevi kabul etmeyi reddetmişsindir. Bu yüzden başarısız olmuşsundur ve koca bir hayatı boşa harcamışsındır...
Son anlarına geldiğinde sana bahşedilen en değerli hediyeyi; içindeki kudreti dünyaya gösterme şansını ziyan ettiğini fark edersin. En üzücü şey de farkına varılmadan sefilce yaşanmış bir hayat ve sıradanlığın zorbalığıdır. Bu her zaman farkına varılmadan gerçekleşir ve finalde bir bakmışsın hayatını mahvetmiştir…
Ve son olarak, umutsuzluğu ancak harekete geçerek sonlandırabiliriz.
Sıra sevdiğimiz sözlerde…
“Memnuniyet zaferin en birinci düşmanıdır…” 
Robin SHARMA
“Asla teslim olma, asla, asla, asla. Ne küçük ne büyük ne az ne çok, onur ve sağduyunun dışında hiçbir şeye asla teslim olma…” 
Winston CHURCHİLL
“Bundan yirmi yıl sonra; yapmadığın şeylerden, yaptıklarından daha fazla pişmanlık duyacaksın. Bu yüzden, hatalarını söküp at. Güvende olduğun limandan ayrıl. Yelkenlerini rüzgarla doldur. Araştır. Hayal et. Keşfet…” 
Mark TWAİN
“Güçlükler teninize ütüyü dayar…” Somerset MAUGHAM
“En iyi düşüncelerimiz; meleklerin gezinmekten korktuğu zaman, mühendislerimizi dolaştırmaya çıkardığımızda ortaya çıkarlar…” 
Henry FORD
“Alçak gönüllü olun çünkü dünyadaki en kötü şey sizinle aynı malzemeden. Kendinize güvenin çünkü yıldızlar da sizinle aynı malzemeden…” 
Nıcholaı VELIMIROVICH