224kablo
Köşe Yazıları

GÜZEL GÜNLER BİZİ BEKLER

Fransız tiyatro yazarı ve oyuncusu Moliere son yazdığı "Hastalık Hastası" oyununu oynarken sahnede kan kusmaya başlamış ve yere yığılmış. Herkes bunu oyunun bir parçası zannederek ayakta alkışlamaya başlamış. Moliere ölüme alkışlar içinde gitmiş. 

Bir başka zamanda tiyatronun kulisinde bir gün yangın çıkmış. Palyaço haber vermek için sahneye gelmiş. Herkes bunun bir şaka olduğunu sanıp alkışlamaya başlamış. Palyaço uyarmaya devam ettikçe alkışlar daha da hızlanmış. 19. Yüzyılda yaşayan Danimarkalı filozof Soren Kierkegaard, Meseller adlı eserinde bu durumları muazzam özetlemiş:  ''Sanırım dünyanın sonu, her şeyin bir şaka olduğunu sananların yükselen alkışları arasında gelecek...”

Ülkemizin de içinde bulunduğu Ortadoğu coğrafyası yaşamın zor bölgelerinden. Savaşlar, gelir dağılımı adaletsizlikleri ve eğitim sorunları kaynaklı şiddet aklıma ilk gelen başlıklar. Elbette başka arızalar, kompleksler, zaaflar da önümüzü tıkıyor. Ama galiba yaklaşım meselemize öncelik vermek şimdilik en doğru yol diye düşünüyorum. Bir hayat görüşü sıkıntımız var. Trafikte yol verme nedenli kavgalar, sokakta veya bir kurumda bağırarak sorun çözmenin genele yayılması ve bir televizyon kanalında toplumsal cinnet konulu bir programın yıllarca ilgiyle izlenmesi aslında aynı görüş hatasının bir sonucu gibime geliyor: Kaos...

Türk Dil Kurumumuz, Kaos sözcüğü için şu tanımlamayı yapmış: Evrenin düzene girmeden önceki biçimden yoksun, uyumsuz ve karışık durumu. Günümüz uzmanları da toplumsal karmaşa hali olarak açıklamış kaos kelimesini. Son tahlilde düzenin ve saygının yitirilmesinin sokaktan, siyasete; evlerimizden iş yerlerimize kadar hiçbirimize yararı olmadığını sanıyorum bir çoğumuz kabul ederiz. Dolayısıyla yaşamın her alanında kaostan uzak durarak, düzenli ve saygılı bir çerçeve oluşturmak toplumsal anlamda bizleri ileri götüreceği gibi çağımızın büyük dertleri olan öfke ve stres kavramlarını da ortadan kaldıracaktır kanısındayım.

Toplumsal olarak kaosun panzehiri ise ''Düzen'' değerli okurlar. Düzen ise emek verdiğimiz fabrikadır, akşam başımızı koyduğumuz yastıktır, sobanın ışığı yanında oynayan çocukların güvenli oturma odasıdır, her dinde kutsal olan zeytin dalıdır. Düzen hayal ettiğimiz ülkedir, gerisi iyiliktir, güzelliktir.

Yaşlı Kızılderili çadırının önüne oturmuş birbiriyle dalaşan iki köpeğini izlemektedir. Yanına gelen torununa "Bak oğlum" demiş, "Şu köpeklerin beyaz olanının adı iyilik, siyah olanı ise kötülüktür." Çocuk köpeklerden hangisinin kazanacağını sorunca da, şu karşılığı almış "Ben hangisini beslersem o kazanır..."

Ada vapurunda çayını yudumlarken martılara seslenen Orhan Veli yanılmış olamaz; Güzel günler, bizi bekler...

İçinde bulunduğumuz Haziran ayında kardeşlik ve paylaşmanın en güzel tanımlarından Kurban Bayramımız var. Değerli Volt Gazetesi ailesine ve ülkemize acemi kasap kaosundan ve trafik kaosundan uzak, mutlu bir bayram dilerim.