224kablo
Köşe Yazıları

GÜÇSÜZLERİN BİR DENEYİMİ, VAZGEÇİŞ

Andrew CARNEGIE, 1873 yılında bir hayal kurdu. Tarihin ilk büyük çelik köprüsünü Mississippi nehri üzerine inşa edecekti.
Çelik üretiminde bölgesinde lider duruma gelen firması için yeni bir meydan okumaya, inovatif bakış açısıyla ulaşmayı umuyordu. Bu büyüklükte bir çelik köprü fikri daha önce hiç düşünülmemişti ve Carnegie yaklaşık 1 mil ( 1.6 km ) uzunluğundaki köprü fikrini geliştirdiğinde böyle bir meydan okumayla dünya ilk kez yüzleşecekti.
O günkü teknolojik deneyimler ise yapımına başlanan her beş köprü projesinden bir tanesinin başarısızlıkla tamamlandığını gösteriyordu. 
Büyük finansman maliyetleri ve süreç problemleri nedeniyle inşaat iki ay geciktiğinde, Carnegie Amerika’ nın en güçlülerinden biri sıfatıyla temerrüt, ikaz ve eleştiri mektupları alırken, şirketleri batma noktasına gelmişti. Bu zorluklar ve acılar içerisinde süreç tamamlandığında Carnegie, St.Louis de çelik için bir devrimi inşa etmişti. Çelik hızla yüksek binalarda kullanılmaya başlandı. İlk gökdelen de Şikago ( Chikago ) da yükselmeye başlamıştı bile. Ardından Manhattan ile birlikte yüzlercesi siluetteki yerini almıştı. 
Carnegie Amerika’ nın en zengin kişilerinden biri oluverdi. Carnegie kendi devrimini yaparak dünyayı sonsuza dek değiştirmeyi başarmıştı. Vazgeçmedi, kolay olan durmak, teslim olmak iken zor olana koştu. Yapılamaz denileni, hayal denileni başarmak…
Tüm büyük girişimler ve girişimciler bizlere hikayelerini anlatırken olumlu ve yüz güldüren hikayeler değil, bilakis acı, sıkıntı ve uykusuz gecelerin imgelerini aktaracaklardır. Başarı kolay ulaşılabilir bir hedef olsaydı zaten herkesin rutininden çıkarak çözebileceği bir yorum haline gelirdi.
Günümüzde ekonomik görünüm gerek yurt içi gerekse de gelişen piyasalardan kaynaklı olarak sıkıntılı, AB kendi açmazında Brexit kaygısında. İtalya tutturamadığı bütçesiyle 2025 e kadar default ( batma ) olma riskini taşıyor. Doğu - batı güç dengesinde Çin ile ABD ticaret savaşlarını kızıştırıyor. Ortadoğu bildiğimiz kavgalarında ve tüm bu gerçekler göz önündeyken acaba biz bu savaşın neresindeyiz.
İşletmemizde, satış ve pazarlama stratejileri üretiyor muyuz ? İnovasyona yönelik hangi hamleleri yapıyoruz ? Yenilikçilik kelimesinin çerçevesini doldurmak için kendimize ve iş ortaklarımıza, paydaşlarımıza yatırım yapıyor muyuz ?
Olumsuz ( pesimist ) senaryolar etrafımızı kuşatırken bu sarmalın dışına çıkabilecek hamleleri acı çekerek yapmalı, atalet duygusuyla savaşa hazırlanmalıyız. İşletmemizde uygulayacağımız süreç, üretim, pazarlama, tasarım, inovasyonlarına odaklanmalıyız. Yönetim bilimine, işletme bilimine odaklanmalı, insan doğasını kavramaya çaba göstermeliyiz. 
En son yeni bir kitaba ne zaman dokunduğumuzu hatırlamazken, Mars’ a inenlere uzaktan bakmakla yetinip işletmelerimize bir vizyon katamayacağımızın, geleceğimizi kurtaramayacağımızın farkında olmalıyız. Eleştirdiğimiz her şeyin parçası olduğumuz gerçeğini görmezden gelmeden düzeltebileceğimiz her şey için adımlar atmalı ve gerçeklerle yüzleşmeliyiz.