Çok zaman geçmiyor ki haberlerde bir fabrikanın veya iş yerinin yangın haberini almayalım. Organize sanayi sitesindeki bir fabrikada henüz nedeni belirlenemeyen bir yangın sonucu küle dönen iş yerleri gibi son dakika haberleri hepimiz için üzücüdür, ancak biz sanayiciler için yürek yangınıdır. Yakın zamanda sektörümüzde de yıllarca emek veren firmaların yangın haberlerini üzülerek takip ettik. Değerli okurlar inanın ülkemizde yanan her fabrika, bir gün yaşamı devredeceğimiz gelecek nesillerden koparılmış umutlardır.
Birkaç sene önce fabrikasında yangın çıkan ve bunun acısını hissetmiş bir kişi olarak söyleyebilirim ki, ülkemizde küresel şirketler dışında yangın ve benzer felaketlere karşı yerli üreticiler olarak neredeyse hiçbir tedbirimiz yok. Hatta maalesef bazı fabrikalarımızın böyle acı bir deneyim sonrası en büyük gereksinim olan sigorta-güvence yatırımları bile yok. Biz o dönemde şirket olarak yaşadığımız bu kazayı en önemlisi hiçbir can kaybı yaşanmadan ve geri dönülemez bir boyuta gelmeden atlatmış olsak da her fabrika aynı şekilde şanslı olmayabilir.
İyi de bu felaketler bir gün kapımızı çalmadan ne yapacağız, nasıl tedbir alacağız? Anadolu’da meşhur bir fıkradır. Nasrettin Hoca bir gün eşekten düşer. Hocanın başına insanlar toplanırlar ve “Bir doktor çağıralım mı, Hoca?” derler. Hoca ise “Yok yok, benim halimden doktor değil, eşekten düşen anlar.” der. Bu konuda eşekten düşmüş bir sanayici olarak diyorum ki önce değişikliği zihinlerde başlatmalıyız. Başta bizleri, ailemizi ve istihdam ettiğimiz tüm emekçilerimizi belirli bir ekonomik güce ulaştıran tesislerimize, en az tüm bakımlarını yaptırdığımız araçlarımız kadar önem vermekle başlayacağız. Aynı araçlarımızın tam kapsamlı kasko sigortaları gibi, tesislerimizin de ihtiyacı olan güvence sigortalarını mutlaka işin uzmanları ile teminat altına alacağız.
Son yıllarda mevzuat gereği belli bir kapasite üzerinde üretim yapan tesisler bir iş güvenliği uzmanı ile çalışmak zorunda. Ancak bu uzmanlar ile sadece yasal zorunlulukları değil, şirketimizin kendi içinde barındırdığı riskler için kapsamlı bir analiz çalışması yaptıracağız. Şirketimizdeki risklerin bir anlamda fotoğrafını çektikten sonra, uzman görüşüne göre yalıtım malzemesinden, yangın söndürücü tüplere ve püskürtme sistemlerine kadar tüm tedbirleri maliyeti ne olursa olsun uygulayacağız.
Başlangıçtaki temel tedbirleri aldıktan sonra mesele eğitim kısmına gelecek. Öncelikle yönetici vasfındaki idarecilerimize sonra da tüm çalışanlarımıza yangında eylem planı hakkında eğitimleri aldıracağız. Küçük büyük her tesis için felaketlerde görevli çalışacak personeli belirleyerek itfaiyeden önce kendi söndürme ekibimizi organize edeceğiz. Tüm bunları yaparken tesislerimizin güvenliğini düşünsek de, önce en büyük değerimiz olan çalışanlarımızın canlarını korumuş olacağız. Unutmayacağız ki hiçbir tedbirin maliyeti, felaketten sonra çıkacak maddi ve manevi faturadan büyük değildir.
Bu ay içinde cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ölüm yıldönümünde yad ederken, 100 yıl sonrası için bile geleceği öngören ulu önderimizin ‘’Her fabrika bir kaledir.’’ sözüyle sanayinin ülkemiz ve halkımız için önemini daima hatırlayacağız.
Başta sektörümüz olmak üzere tüm sanayicilerimize çağrımdır: Tedbir alalım ki, emeklerimiz yanmasın...