224kablo
Köşe Yazıları

BİR ENFLASYON HİKAYESİ

Fiyatların sürekli olarak arttığı ve para biriminin değer kaybettiği bir dönemdi. İnsanlar günlük hayatlarını sürdürmek için daha fazla para harcamak zorunda kalıyorlardı, ancak gelirlerinin artmasıyla bile ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanıyorlardı.

Enflasyonun yüksek olduğu bir ortamda, insanlar birikimlerini ve tasarruflarını değer kaybetmemesi için hızla harcamaya başladılar. Çünkü para biriminin değeri sürekli olarak azalıyor ve birikimlerinin erimesinden endişe ediyorlardı.
Bu durum, “ekonomik aktivitenin düşmesine ve yatırımların azalmasına neden oldu”.

İşletmeler de enflasyondan olumsuz etkilendiler. Mal ve hizmetlerin maliyetleri sürekli artıyor ve bu da kar marjlarını daraltıyordu. İşletmeler, maliyet artışlarını tüketiciye yansıtmak zorunda kalıyor ancak tüketici alım gücü düştüğü için satışlarında da düşüşler yaşanıyordu. Bu döngü, işletmelerin büyümesini ve istihdam yaratmasını engelliyordu.

Enflasyon aynı zamanda ekonomik belirsizliği de artırdı. İnsanlar geleceğe güvenle bakamıyor ve planlamalarını yapmakta zorlanıyorlardı. İşverenler, maliyetlerin sürekli artması nedeniyle istihdamı sınırlayarak yeni işçi alımlarını durdurdu veya işten çıkarmalar gerçekleştirdi. Bu da işsizlik oranlarının yükselmesine ve sosyal huzursuzluğun artmasına yol açtı.

Ülkemizdeki fiyat artışlarını hikayeleştirirsek, durumu tam olarak bu şekilde özetleyebiliriz. Hikâyemize ara verip, Asıl soruya odaklanalım. “Bundan sonra ne olacak”.

22 haziranda ki merkez bankasının faizi %15’e çıkarmasının ardından maliye bakanı bir açıklama yaptı. Şimşek özetle meseleyi üç kavramla somutlaştırdı.

İSTİKRAR: Kurala dayalı para politikası. Yani dolarizasyon belasından kurtulmak

GÜVEN: Teşebbüs hürriyeti yani dışa açık ekonomi ilkelerine dayalı politika.

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK: Refah ve kalkınma için sürdürülebilir büyüme vazgeçilmez koşuldur. Sürdürülebilirlik yoksa kalıcı yatırım ve istihdam artışı sağlamak mümkün değildir.

“Merkez bankasının aldığı kararı bu çerçevede değerlendirmek gerek”.

Kaldığımız yerden hikayemize devam edelim.

Ancak, merkez bankası enflasyonla mücadele etmek için önlem almaya başladı. Para politikası sıkılaştırıldı, faiz oranları artırıldı ve para arzı kontrol altına alındı. Ayrıca, mali disiplin ve ekonomik reformlar yoluyla enflasyonun temel nedenlerine odaklanıldı.

Zamanla, bu önlemler sonuç vermeye başladı ve enflasyon oranı düşmeye başladı. Ekonomik istikrarın sağlanmasıyla birlikte işletmeler yeniden büyümeye başladı, tüketici güveni ve yatırımlar arttı.
Enflasyonun kontrol altına alınmasıyla birlikte ülkenin ekonomisi istikrar kazandı ve insanlar geleceğe daha umutlu bir şekilde bakmaya başladı.

Son olarak, Enflasyonu “şairin” farklı bakış açısıyla tekrar okuyalım.

“Türkiye’de enflasyon neden düşmüyor, çünkü kadınlar düşürmüyorlar”. İsmet Özel                                                                                                                            

Sağlıkla ve neşeyle kalın.