224kablo
Köşe Yazıları

BAKARKEN GÖRMEK…

Değerli Volt Gazetesi dostlarım merhaba, bakarken görmek diye başladım bu ay yazıma; çünkü bakmak ve görmenin birbirine yakın veya benzeş kelimeler olduğu görülse dahi, farklı kelimeler olduğunu birçok kişi fark edemeyebilir.
Bu yüzden bununla ilgili düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istedim. Değerli dostlar, bakmak aslında bir tanıklığı ifade ederken görmek ise duyguların ve duyuların derinliğini yani detayları anlatır.
Bakmak bir göz hareketi olarak da söyleyebiliriz ama görmeyi beyin faaliyeti olarak açıklamalıyız. Dolayısıyla aralarındaki fark bariz biçimde karşımıza çıkar.
Değerli Volt Gazetesi dostlarım Mevlana ya sormuşlar, görmek ile bakmak arasındaki fark nedir? Diye; şöyle cevaplamış, “Senin baktığına herkes bakıyor, ama ya görebildiğini herkes görebiliyor mu? Aralarındaki tek fark ise sensin…
Bu güzel sözün ardından ne denilebilir ki, bazen baktıklarımız ile başkalarının baktıkları arasında dahi farklılık vardır. Bir başka deyişle, bizim baktığımıza başkaları başka bakacaktır. Bir fotoğraf görelim ve bu fotoğraftaki yeri bizde daha önce bakmış olalım.
Aynı yerde ve aynı kareyi bakmamıza rağmen fotoğraftakini sanki yeni görmüş hissine kapılırız. İşte burada aslında aynı yerde aynı şeye biz bakarken, fotoğrafı çeken kişi aynı şeyi farklı şekilde bakmıştır. Bu durum, eğer bakmak için bakarsak birçok şeyi görmezden gelmiş oluruz. Bir başka karıştırılan kelime var ki farklı anlam taşır. Bakmakla yükümlü olduğumuz, bakıma muhtaç, bakımlı gibi kelimeler ve cümleler ile sözünü ettiğimiz bakmak ve görmek birbirinden çok farklı anlamları içerir.
Bakmanın gözle olduğunu, görmenin ise aklın, yüreğin ve duyguların devreye girmesiyle tamamlandığı gerçekler olarak söyleyebiliriz. Bakarken tanımayı gerçekleştirirken, görme anında baktığımızı anlarız. Asıl mesele ikisi arasındaki farkı fark etmektir.
Bazı adli olayların soruşturması esnasında kişilere gördüklerini anlatması istenir. Baktıklarını değil; burada detaylardan ve derinlikten söz edilir.
Görmek bir duygu ifadesidir ve bunu birçok zaman eyleme dönüştürmek için kullanırız. Siz hiç sana bakmak istiyorum buluşalım diyen birini gördünüz mü? Görüşelim olarak ifadelerimizi söyleriz ve duygularımızın eyleme geçmesini sağlamış oluruz.
Şekilsel yönden, bakmak fiili-ni kullanabiliriz ama görmek dediğimizde ise duygularımızı harekete geçirmiş oluruz. Değerli dostlar, inanmak için baktığına inanmak mı deriz yoksa gördüğüne inanmak mı?
Gördüğüne inanmak gerçekler ile örtüşür ve inanmamızı veya doğruluğu gösterir. Hani gözlerin güzel ama bakmasını bilmiyorsun,  bakıyorsun ama görmeyi beceremiyorsun derler ya; ya da gözlerimiz dalar boşluğa baktığımız anlar olmuştur hatta böyle bir anda yanımızdan geçenleri dahi fark etmeyiz, bu durum baka kalmak deyiminin aslında ifadesidir.
Bir başka öyküyle devam edelim, akıl hastanesinde bir hasta kendini ölmüş hissediyormuş ve dolayısıyla uzun zamandır yemeden içmeden uzaklaşmış ölüler yemek yemez dermiş.
Bu durumda doktorlar çaresizlik içinde kalmışken içlerinden bir doktor, hastanın yanına yaklaşmış ve ölülerden kan akar mı? Diye sormuş; hasta da ölülerden kan akmaz ki diye cevap vermiş.
Doktor bir iğne ile eline batırır ve kan çıkınca hasta şaşkın bir halde evet kan çıkarmış demiş ve ilginç bir biçimde doktora, ama ben,  ölüyüm diye cevap vermiş.
Yani dostlarım etrafımızı hasta gibi bakmaya değil görmeye bakalım. Gerçekler sadece görmek sayesinde olur. Bardağın boş tarafına bakmayı değil, dolu tarafını görmeye çalışalım. Sağlıkla kalın. Saygılarımla...