224kablo
Köşe Yazıları

BAĞIMLILIK…

Sizce bağımlılık nedir? Bağımlılığı Bir başka iradenin tahakkümü altına girme durumu olarak tanım- layabiliriz. Peki ne anlarız bağımlılıktan. Eminim ki herkes (sigara. Alkol. Esrar, kumar ilaçlar vb.) diyecektir. Bu maddelerin çoğunu dünya devletleri zaten yasaklamakta veya kontrol etmektedir. Bu bağımlılıklardan kurtulmak için tüm dünyada ulusal strateji belgeleri yayınlanmakta, uluslararası eylem planları oluşturulmaktadır. Bunun yanında tüm dünyada vakıflar dernekler, bunlarla topyekun mücadele vermektedir. Tüm tedbirlere rağmen bu saydığımız maddelerin önlenemez yükselişi devam etmektedir. Tüm dünya uluslarının bu maddelere karşı verdiği savaş kazanılmış mıdır? maalesef koca dünya bu bağımlıklarla mücadelede, sınıfta kalmış ve savaşı kaybetmiştir.
Yazımızın esas konusuna gelelim. Bizlerin daha farkına bile varamadığı teknoloji bağımlılığının, gelin nelere yol açtığını birlikte tahlil edelim. Ve bize neler ettiğini birlikte görelim.
Dünyanın yeni sömürücüleri hiç şüpheniz olmasın ki sosyal medya patronlarıdır. Ve bunlar dostane çılgın tanrı rolü oynayarak, hepimizin evlerini işgal etmiş durumdalar. Çünkü çocuklarımıza bağımlılık yapan ürün satıyorlar. Sigara satan firmaların hedefi ciğerlerimizdi. Ama dijital uygulamalar mağazası ruhumuzu istiyor. 
 Telefonumuzu gün içinde 150 kez kontrol ediyoruz. Şöyle bir düşünürsek uyandığımız andan itibaren sanki bu ortama terkedilmiş durumdaymışız gibi, birkaç teknoloji şirketinin düzenlediği düşünceler, zihnimize üşüşmeye başlıyor. Her 15 dakikada bir veya daha kısa sürede, telefonumuzu kontrol ediyoruz. Bunların yarısında aslında telefonlarımıza hiçbir mesaj veya uyarı gelmemiş oluyor. Öyle görünüyor ’ki telefonumuz yanımızda olmadığında ya da şarjımız bitmek üzere olduğunda strese gireriz. Muhtemelen bu hissi hepimiz biliriz. Dikkat edin önemli ve ciddi bir bağımlılıkla karşı karşıyayız.
 Zamanımızın nesil ayrımı son derece garip ve sağlıksız. İnsanlar bir restoranda bir masa etrafında oturuyorlar ve birbirleri ile konuşmuyorlar. Çünkü mesaj atıyorlar. Facebook’ta, instagrama’da, twitter’da hesaplarını kontrol ediyorlar. Masada oturuyorlar ve birbirlerini sallamıyorlar bile. Evdeyken ebeveynler birbirleri ile konuşmuyorlar. Herkes gibi olmak için üzerimize kurulan baskı maalesef çok büyük. Artık yeterince ortak noktamızın olmadığı bir kültür söz konusu. Çünkü dünyayı birleştirmesi gereken internet, bizi birbirimizden koparma noktasına ge- tiriyor. Hayatımızda hiç görmediğimiz insanları etiketliyor ve paylaşımlarını beğeniyoruz. Herkes gibi olmaya ve başkalarına benzemeye çalışıyoruz. Farkında değiliz ama aklımız uyuşmuş durumda. Eğer bu duygularımızı beslemeye devam edersek, gün gelecek bu duygular canavara dönüşecek ve bizi mahvedecek. En kötüsü toplumumuzun işleyişini bozacak, karşılıklı konuşma ve yardımlaşma yok olacaktır. Çünkü burası yanlış bilgilendirme ve yalanların olduğu bir dünya. İnsanlar arasındaki sosyal mesafeyi ve sosyal teması yok eden bir girdap. Görünür olma ve başkalarının hayatını takip etme isteğimiz, toplumumuzda hastalık haline gelmiş durumda. Bu ortamda Bazı kişiler kendi hayatının ne kadar güzel ve düzgün olduğunu gösterme çabasına girerek, mutlu oluyor. Bazılarıda gerçek dostlara ve ilişkilere sahip olmanın zor olduğu günümüzde, insanlara yalnız olmadığı yanılgısı da yaşatıyor. Kullandıkça daha fazla içine çekildiğimiz bir bataklıkla karşı karşıyayız maalesef.
İyi tarafları yok mu tabiki var. Her şey gibi kontrol altında tuttuğumuz sürece, yararlı taraflarını görürüz elbet. Eğer sanal alemde yaşamaya devem edersek, inanın yaşam hikayemiz eksik kalacak.
Hadi çıkın ritüelden. Kendi hikayenizi yazın. Bırakın kim ne yaparsa yapsın. Bırakın cep telefonlarınızı, televizyonlarınızı kapatın. Bir dostunuzu arayın, eşinize bir kahve ısmarlayın. Çocuğunuza bir hikaye anlatın. Bağrınızı açıp yürüyün yağmurda, sırılsıklam olun. Vurun dağlara kendinizi, Sıkın yumruklarınızı, öfkelenin, ağlayın, kahkaha atın, duygularınızı doya doya yaşayın. Sıkı sıkı hayata tutunun, asla vazgeçmeyin hikayenizden.
 Ve Son olarak…
Hayat yolculuğunun amacı mezara alımlı, iyi muhafaza edilmiş bir bedenin içinde değil, tekrar tekrar patinaj yapıp tozu dumana kattıktan sonra tamamen tükenmiş, sonuna kadar harcanmış bir halde bağıra bağıra, vay canına ne hayattı be! Diyerek varmak olmalıdır.