224kablo
Köşe Yazıları

AHMET KONKORDATO İLAN EDECEKMİŞ

Özellikle 2022 yılından bu yana pek çok sektörde konkordato başvurularının arttığı bir döneme girdik. Hatta öyle ki, geçtiğimiz günlerde gördüğümüz üzere konkordato furyası halka kapalı şirketlerden payları borsada işlem gören şirketlere de sıçramış durumda. Döviz kurundaki sıkışma nedeniyle ihracat işlemlerindeki azalmalar, iç piyasadaki nakit sıkıntısı, kredi daralması ve benzeri koşullar pek çok şirketin mali yapısını olumsuz yönde etkilemekte ve konkordato gibi finansal yapılandırma süreçlerine yöneltmektedir. Bu nedenle gerek elektrik sektöründe gerekse diğer sektörlerde Ahmet’in Mehmet’in konkordato ilan edeceğine ilişkin duyumların arttığı bir dönemdeyiz.
Uygulamaya baktığımızda pek çok şirketin konkordato kurumunun sağladığı korumayı suistimal ettiği ve amacına aykırı olarak kullandığını görmekteyiz. Peki nedir bu konkordato? Her başvuru muhakkak konkordatoyla mı sonuçlanır? Konkordato başvurusu yapan bir şirket illa faaliyeti durduracak veya iflas mı edecektir? Bugünkü yazımızda bu soruların cevaplarını genel olarak vermeye çalışacağız.
Konkordato İcra ve İflas Kanunu’nda düzenlenen bir yeniden yapılandırma kurumudur. İtalyanca kökenli olan bu kelime “anlaşma” anlamına gelir.  Gündelik dilde kullandığımız ve duyduğumuz konkordato türü ise “adi (iflas dışı) konkordato”dur. İflas dışı konkordato uygulamadan “iflastan önceki son çıkış/son şans” olarak da isimlendirilir. İcra ve İflas Kanunu’nun 285.maddesinde yer alan tanıma göre borçlunun konkordato talebinde bulunması için borçlarını “vadesi geldiği halde ödeyememesi veya ödeyememe tehlikesi altında bulunması” gerekir. Borçlunun konkordato talebinde bulunmadaki amacı, vade verilmek veya indirim yapılmak suretiyle borçlarını ödeyebilmek veya muhtemel bir iflastan kurtulmaktır. Konkordato işlemlerinin başlaması borçlu tarafından talep edilebileceği gibi nadiren de olsa alacaklılar tarafından da talep edilebilir. 
Konkordato talep eden borçlunun, konkordato talebinin mahkeme tarafından “inandırıcı” bulunması gerekir. Yani konkordato talep eden borçlu mahkemeye demektedir ki “Ey mahkeme! Şu kadar malım var, bu kadar alacağım var. Ama bugünkü finansal durumum borçlarımı zamanında ödemeye müsait değil. Kabul eder de bana süre verirsen ve alacaklılarımın bana bu süre içinde dokunmamasını sağlarsan ben verdiğin sürenin sonunda çok çalışır, finansal durumumu toparlar ve iflas etmekten kurtulurum!”. 
Konkordato talep eden borçlunun, talebinde inandırıcı olabilmesi için öncelikle mahkemeye birtakım belgeleri sunması elzemdir. Bunların birkaç tanesinden bahsetmek gerekirse, borçlunun örneğin borçlarını hangi oranda veya vadede ödeyeceği, mevcut mallarını satıp satmayacağı gibi bilgilerin yer aldığı bir ön proje ile mevcut malvarlığını gösteren son bilanço, gelir tablosu, vadesiyle birlikte tüm alacak ve borçları, nakit akışını gösteren liste ve belgeler bunlardan bazılarıdır. Yani borçlu tabiri caizse mevcut finansal durumun fotoğrafını mahkemeye sunmaktadır. 
Konkordato sürecinde, konkordato talebinden sonraki aşama geçici mühlet sürecidir. Sayılan belgeler eksiksiz şekilde mahkemeye sunulduktan sonra mahkeme tarafından geçici mühlet kararı verilir. Geçici mühlet kararı ticaret sicil müdürlüğü, Türkiye Bankalar Birliği, vergi daireleri gibi pek çok ilgili kuruma bildirilir. Geçici mühlet sürecinde mahkeme, konkordatonun başarıya ulaşıp ulaşmayacağını izlemesi için bir geçici konkordato komiseri atar. Bu aşamadan sonra borçlunun yapacağı harcama, alım-satım gibi tasarruf işleri komiser onayına tabidir. Komiser, kayyımdan farklı olarak adeta gözlemci-denetçi faaliyeti yürütür. Borçlunun faaliyetlerini denetler, harcamaları onaylar veya reddeder. 
Geçici mühlet aşaması tamamlandıktan sonra sırada kesin mühlet aşaması bulunur. Kesin mühlet kararı verilmeden önce geçici mühlet komiseri, geçici mühlet süresi içerisinde konkordatonun başarıya ulaşıp ulaşmayacağına ilişkin gözlemlerini yazılı olarak bir raporla mahkemeye sunar. Raporun akabinde, mahkeme geçici mühlet süresi içerisinde kesin mühlet hakkında kararını verir. Kesin mühlet süresi bir yıldır. Mahkeme uygun görürse altı ay daha uzatabilir. Kesin mühlet kararı reddedilirse, şartların varlığı halinde borçlunun iflasına karar verilir. 
Kesin mühlet kararı verilmesi, konkordatonun onaylandığı anlamına gelmez. Kesin mühlet kararıyla, komiser tarafından alacaklılar toplantıları düzenlenir. Bu toplantılarda konkordato projesinin çoğunluk tarafından kabul edilmesi ve diğer şartların yerine getirilmesi halinde mahkeme konkordatonun tasdikine karar verir. Böylece konkordato projesi uygulanmaya başlar. Konkordatonun onaylanmasına kesin mühlet kararı içinde karar verilir. Yani bir borçlu için “konkordato ilan etmiş” diyebilmemiz için konkordatonun mahkeme tarafından kabul edilmesi gerekir. Sektörde dolaşan “Ahmet’in konkordato ilan ettiğine ilişkin haberler” genelde “Ahmet’in konkordato talebinde bulunması ve geçici mühlet süreci içerisine girmiş” olmasından ibarettir. 
Konkordato sürecinde komiser, yapacağı bir ilanla alacaklıları alacağını bildirmeye ve toplantıya davet eder. Süresi içinde alacaklarını mahkemeye bildirmeyen alacaklılar bilançoda kayıtlı olmadıkça (örneğin faturasız alacaklar/açık satışlar) konkordato projesinin müzakerelerine katılamazlar. Dolayısıyla alacağın bildirilmesi borcun tahsili yanında konkordato sürecinin akıbeti için de çok önemlidir.
Burada geçici mühlet ve kesin mühlet süresi verilmesinin alacaklılar bakımından birkaç sonucundan bahsedelim. Bu süreler içerisinde kamu alacakları (vergi, sigorta vb.) de dahil olmak üzere hiçbir alacak için (örneğin açık hesap veya cari hesap alacakları, çek-senet-bono-poliçeye dayalı takipler) icra veya iflas takibi yapılamaz; bu sürelerden önce başlayan takipler durur; ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararları uygulanamaz; alacak rehinle (örneğin ipotekle) teminat altına alınmamışsa faiz işlemez. 
Çokça merak edilen bir husus, borçlunun konkordato talebinden önce alacaklılarına verdiği teminat mektuplarının konkordato süresi içindeki akıbetidir. Kanuna göre, konkordato talebi söz konusu olduğunda mahkeme borçlunun malvarlığının muhafazası için gerekli gördüğü bütün tedbirleri alır. Kanundaki bu ifadeye bakıldığında, konkordato süreçlerinde teminat mektuplarının da bozulamaması gerekir. Fakat Yargıtay’ın bu konuda kökleşmiş bir kararı bulunmamakta, yani farklı kararlar verdiği görülmektedir. Teminat mektubu, ikili sözleşmelerden farklı olarak bankanın alacaklıya “eğer borçlu borcunu ödemezse alacağını banka olarak ben ödeyeceğim” şeklinde taahhütte bulunduğu bir garanti sözleşmesidir. Bu sözleşmede banka “garantör” konumundadır. Teminat mektubu bozulduğunda banka alacaklıya borcu ödeyecek ve borçlunun hesaplarındaki borcunu artıracaktır. Burada borcu ödeme taahhüdü banka tarafından verildiği için mahkemeler tarafından bu ilişkiye müdahale edilmek istenmemektedir. Dolayısıyla, konkordato süresi içerisinde teminat mektuplarının bozulması mümkün görünmektedir. Bize göre, bu süreçte teminat mektubunun bozulmasını önlemenin tek yolu mahkemenin borçlunun malvarlığını korumak için verdiği kararda “teminat mektuplarının paraya çevrilmesini engelleme” tedbirini de özellikle belirtmesidir.  
Sonuç olarak, alacaklıların konkordato süreçlerini iyi takip etmesi yani duruşmalara, alacaklılar toplantılarına katılım sağlaması ve konkordato komiser raporlarını incelemesi bu süreçlerde hayati önem taşımaktadır.