224kablo
Röportajlar

MUTLUSAN 2. KUŞAK YÖNETİM KURULU ÜYESİ SİNEM KAÇMAZ: “KADIN İSTİHDAM ORANI BİR ŞİRKET İÇİN EN ÖNEMLİ KRİTER OLMALI”

• Öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?
Merhaba, ismim Melek Sinem Kaçmaz. İstanbul Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler mezunuyum. Şuanda da Galatasaray Üniversitesinde Pazarlama İletişimi Yönetimi branşında yüksek lisansımı yapmaktayım. Eğitim süreci içerisinde Amerika, Kanada ve İngiltere gibi ülkelerde farklı zaman dilimlerinde dil eğitimleri alıp sertifika programlarına katıldım. Ticari alanda da gelişimimi sağlamak adına İTÜ’den Yeni Kuşak Yönetim ve Mikra MBA gibi yoğunlaştırılmış programları başarıyla tamamladım. Kişisel gelişim anlamında da yöneticilik, takım çalışması ve kadınlar için liderlik eğitimi gibi eğitimler aldım. Mutlusan’da da yaklaşık 4 yıldır hem ikinci kuşak yönetim kurulu üyesi hem de kurumsal iletişim yöneticisi olarak görev yapmaktayım.
• Firmanızdan ve üretimi hakkında bilgi verir misiniz?
Mutlusan’ın başarı hikayesi Karaköy’de küçük bir dükkanda başladı. Babam Mustafa Kaçmaz’ın çok küçük yaşta büyük şehre gelmesi ve kendini geliştirmesiyle birlikte başlayan bir hikayeden bahsediyoruz. İlerleyen yıllarda amcam Hıdır Kaçmaz’ın da büyük desteğini alarak iki kardeş büyük özveri-lerde bulunarak 1983 yılında firmayı kuruyorlar. İlk zamanlarda al-sat yaparak işletmeyi çevirirken, kablo kanalı üretimine başlayarak büyük bir adım atmış oluyorlar. Her geçen yıl büyüdükçe ve geliştikçe ürün yelpazesini genişleterek üretim konusunda iyi bir yere geliyorlar. 2011 yılında anahtar-priz ürün grubunun da üretimine başlayarak marka değerini oldukça yükselten bir hamle yapılıyor. 2020 de pano ve otomasyona yatırım yapılması, 2022 yılında modüler sisteme yatırım yapılması ve bu yıl da akıllı priz ürün grubuna yatırım yapılması değişime ve gelişime ne denli önemli verildiğinin göstergesidir. 40. yılımızı doldurduğumuz bu sene de bizler için bir hayli önem arz etmektedir. 40 yıldır ülkemize değer katmaktan ve yerli marka olarak firmamızı küresel pazarlarda da temsil etmekten onur duyuyoruz.
• Mutlusan yolculuğu nasıl başladı? Bu süreçteki hedefleriniz nelerdi? Şu an neler yapıyorsunuz?
2019 yılında, üniversite hayatımın son döneminde sadece 3 dersimin kalması ve geriye kalan zamanlarda uygun vaktimin olması beni iş hayatına yöneltti. Ani bir karar alıp “Ben Pazartesi işe başlayacağım” dedim. O dönemde hem okula hem de işe gittim. İş hayatında hızlı bir ivme kazandım ve gerçekten çok sevdim. Ana hedefim her zaman şu; köklü tecrübelerden yararlanıp yenilikçi ve çağın gereksinimlerine ayak uyduracak bir yönetim anlayışı benimsemek ve bu bayrağı o şekilde taşımak. Firmamızın markalaşma sürecinde elimden gelen her desteği veriyorum. Kurumsal iletişim ve marka yönetiminde iş planlarımı oluşturuyorum. Kurumsal kimliğin ve imajın çok daha güçlü olması adına çalışmalarım devam ediyor. 
• Babanızın aynı zamanda iş arkadaşınız olması nasıl hissettiriyor?
Aslında çok güzel ve anlamlı bir duygu benim açımdan. Kendisinin açtığı bu yolda benimseyerek devam etmek ve bayrağı çok daha iyi yerlere taşımanın amacını güderek çalışıyorum. Hal böyle olunca onunda ne kadar mutlu olduğunu görüyorum. Tabii ki iş hayatının getirdiği profesyonellikle hareket ediyoruz. 
• Adaptasyon sürecinde sorun yaşadınız mı? Babanız birden patronunuz oldu.
Adaptasyon sürecim çok hızlı gelişti. Açıkçası şirkete başladığım günden bu yana yalnızca öğrenmeye ve bilmeye açık oldum. Bunun için çabaladım. Odak noktam hep kendimi geliştirmek, geliştikçe firmayı geliştirmek oldu. O yüzden de babamın patronum olması gibi bir konu başlığı üzerinde hiç durmadım. Önceliğim hep işi öğrenmekti. 
• Kuşak çatışması yaşıyor musunuz?
Elbette her aile şirketinde olduğu gibi kuşaklar arası çatışma oluyor. Önemli olan bunu nasıl yönetebildiğinizdir. Olaylara ve durumlara karşı yaklaşımlar farklı olsa da her açıdan ele alabilmeyi bilmek gerekir. Bizler yeni kuşağız ve bilgiye çok daha çabuk ulaşabiliyoruz. Fakat; öteki tarafta çok büyük bir tec-rübe var ve her daim ona kulak vermeniz gerekiyor. Başarı dediğimiz olgu da tecrübelere kulak vererek yeni atılımlar yapabilmektir. 
• Elektrik sektöründe 2. Nesil yönetici bir kadın olarak kendi yaşamınızdan da tüyolar verir misiniz? Nasıl başarıyorsunuz?
Mevcut durumuma baktığımızda bir hayli yoğun geçiyor. Sabahın erken saatlerinde iş yerinde, akşam saatlerinde ise okulda oluyorum. Derslerim her gün olduğu için odağım da ikiye bölünmüş oluyor. Her şeyden öte kendinize kattığınız her bir bilgi her bir yenilik sizi çok daha güçlü kılar. Bilgi güçtür bana göre. Hayatımızın her noktasında ihtiyaç duyduğumuz, sonu gelmeyen ve sizi iyi hissettiren bir kavram. Hayatımla alakalı tüyo da tam olarak bu olabilir. Güç… Kendinizi donatırken hissettiğiniz o tutkuyla ilerleyebilmek başarıyı getiriyor. Bu bilinçle yol haritamı oluşturuyorum. 
• Elektrik sektörü genel olarak erkek egemen bir sektör olarak bilinir. Siz bu sektörde nelerle karşılaştınız?
Evet dediğiniz gibi elektrik sektörü erkek egemen bir sektör. Her kişiyle muhatap olmanız gerekiyor. Kendinizden ödün vermeden, güçlü bir duruşa sahip olmak gerekir. Şunu yaşadım diye olumsuz bir senaryoyla karşılaşmadım açıkçası veya buna müsaade etmedim diyelim. Tavrınız, karşınızdaki kişiye verdiğiniz izlenimdir. Bu sebepten kadın olarak tavrımı ve sınırlarımı çok net belli ediyorum. 
• Sektörde kadın olmanın avantajları ve/veya dezavantajları nelerdir?
Aslında bu şekilde ayırmamak gerekir. Bunun bir dezavantajı olamaz. Varsa da ortadan kaldırmak gerekir. Öncelik her zaman iş. Kadın sayısının da arttığını çok net görebilmekteyiz. Her sektörün alışık olduğu veya alışık olmadığı durumlar var. Biz kadın olarak, alışık olmayanlara kendimizin varlığını göstereceğiz. Kadının olduğu yerde dezavantaj olamaz, kabul ettirilmesi gereken hususlar olur. 
• Sektörün dününü bugününü ve geleceğini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Her sektörün hatta her şirketin kendine özgü dinamikleri var. Bu noktada sektörü değerlendirirken konjonktüre de bakmak gerekir. İçinde bulunduğumuz dönemler siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel gibi pek çok farklılıkları barındırıyor. Elektrik sektörü çok dinamik bir yapıya sahip ve sürdürülebilirliği çok yüksek. Hiç bir zaman bitmeyecek, her zaman ihtiyaçları karşılamak için hizmet edecek bir sektör. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte hacim inanılmaz büyüyor. En büyük gücü, çağa çok hızlı bir şekilde adapte olabilmesi. İnovasyona hızlı cevap verebilmesi. Bu durum da gelecek için çok umut vaad edici. 
• Türkiye’de elektrik sektöründe kadın çalışanların ve yöneticilerin son yıllarda arttığını görüyoruz. Sizin bu konuda ne gibi önerileriniz olabilir?
Kadın istihdam oranı bir şirket için en önemli kriter olmalı. Avrupa’da ki firmalara baktığımızda ilgilendikleri ilk konu başlığının kadın istihdam oranı olduğunu görüyoruz. Bu oranın artması o kadar mutlu edici ki… Kadın olarak iş hayatında hem cinslerimin söz sahibi olması, emek vermesi, katkı sağlaması beni inanılmaz mutlu ediyor. Umuyorum ki katlanarak devam edecek ve önümüzde oluşan bu cam tavanlar yok olacak.
• Pek çok kadına istihdam sağladığınız bu sistemde onların hayat hikayelerine, dertlerine ve telaşlarına da şahit oluyorsunuz aslında.
Onların hikayeleri sizlere neler kattı, en çok nelerden etkilendiniz bizlerle de paylaşabilir misiniz?

Beni en çok etkileyen husus kadınların gayreti ve bu gayreti gerçekleştirirken hep umut dolu olmaları. Zorlu koşullarda hayat idam etmesine rağmen ayakları üzerinde güçlü bir şekilde durup tebessüm etmesi bir kadının gelebileceği en üst nokta. Bunu tek bir hikayede anlatmam mümkün değil. Fakat her hikayeden özet bir çıkarım yapacak olursam; bu da kadınların ne denli güçlü oldukları ve hep umut vaad ettikleri çıkarımıdır.  
• Elektrik sektöründe kadın çalışanların yaygınlaşması için neler yapılmalı? Ya işverenlere ne önerirsiniz?
Cinsiyet eşitsizliği konusunda bilgi sahip olmaları gerekiyor. Bu bilgiye sahip olmak, atılacak adımı olumlu anlamda etkileyecektir zaten. Yani, farkında olmak… kalıplaşmış düşüncelerden kurtulmak bizleri her zaman ileriye götürecektir. 
• Sizin bu sektörle ilgili genel olarak gözlemlediğiniz sorunlar neler?
Sorun olarak değil ama göz önünde bulundurulması gereken hususlar var elbette. Gelişim dediğimiz olgu yalnızca iş hacminin veya potansiyelin yüksek olmasından ibaret değildir. Bu algının dışına çıkılıp her zaman yeniliğin peşinden gidilmesi gerekiyor. İnsan kaynağına olan yatırımın bilinçli yapılması, eğitimin sürekliliği, değişim yönetimine olan hassasiyet, çevre politakaları ve sürdürülebilirlik gibi konu başlıklarının üzerinde durulması gerekiyor diye düşünüyorum. 
• 8 MART DİLEĞİ...
Volt Gazetesi ailesine bu değerli röportajı benimle birlikte yaptıkları için çok teşekkür ediyorum. Böylesine kıymetli bir günde kadınlar için iki söz söylemek benim için gurur verici. Varlığını hayatımızın her noktasında hissettiğimiz kadınlara diyorum ki; kendinizle gurur duyun! Değerinizi yalnızca bir gün değil, her gün hissedin. Her alanda eşit, adil ve huzurlu bir yaşam sizin olsun! İyi ki varız!